- yüzyılın sonlarında veya 19. yüzyılın sonlarında mekanize imalatı doğuran buharla çalışan makinelerle ortaya çıkan Sanayi Devrimi, koloninin kötü durumunu ortaya çıkardı ve birçok kişinin hayatını derinden etkiledi. Bu devrim nasıl oldu? Hadi bir bakalım.
Sanayi Devrimi Aslında Doğrudan Enerji İle Bağlantılıdır
Bu, mekanizasyon yoluyla başlayan bir enerji devrimiydi. Bu devrimden önce, yaratmak için kullanılabilecek bir enerji kaynağı yaratmak insan gücü ve hayvanların yetenekleriydi. Su değirmeninde hidroelektrik kullanıldı ve rüzgar enerjisi de bir yel değirmeni kullanılarak kullanıldı. Ancak bu iki enerji türünün kullanım alanları, bu tür enerjilerin kullanılmasındaki zorluklar nedeniyle kısıtlıydı. Ayrıca, odun veya diğer yakıtlar tarafından üretilen ısı enerjisini hareket için enerjiye dönüştürmenin bir yolu anlaşılmadı. Bu nedenle üretim miktarı o kadar yüksek değildi. Sanayi devriminden önce dünyanın tüm bölgelerinde GSMH ve üretim hacmi hemen hemen aynıydı.
Mekanizasyondan önce kulübe endüstrisi olarak da bilinen evde üretim tekniklerinin geliştirilmesi, sanayileşmenin ilk öncüleri olarak kabul edilir ve İngiltere’nin toprak reformunu yöneten çitleme yasası kabul edilir, devrimin arkasındaki birincil itici güç yaratılıştı. İlk kez, ısıdan elde edilen enerji buhar motorları tarafından hareket enerjisine dönüştürülebilir. İlk başlarda üretimi yaygın olarak kullanılan fosil yakıt olarak buharlı makineler kömürle birleştirildiğinde, buhar makinesinin yanı sıra buharlı gemilerin, ulaşımın ve dolayısıyla üretim yapma şansının ortaya çıkmasıyla birlikte inanılmaz bir üretim gücü yaratıldı. Geniş topraklardan gelen hammaddelerin kullanımı mümkün hale geldi. İlk makineler sadece yüzde 1’lik küçük bir verimlilikle üretildiğinde bile, 300 işçinin yapabileceği iş aynı anda tamamlandı. 1800’lerde sona eren yarışta, yakıt olarak kömür kullanan buharla çalışan motorlar, İngiltere’nin Manchester kentindeki tekstil endüstrisinde çalışmaya başladı ve bundan sonra çelik ve demir endüstrisi doğdu. 19. yüzyıl, diğer Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde yayıldığını gördü.
- yüzyılın 2. yarısının sonunda İngiltere’de başlayan ve 19. yüzyılda Batı Avrupa’ya uzanan süreç, nehirlerin birleştirilmesi ve su kanallarının inşa edilmesiyle ülke içinde ulaşımı kolaylaştırma çabası ile hinterlandın genişletilmesi çabasıdır. Bu alanlarda üretilen tarım ürünlerinin yardımıyla 1830’lu yıllarda demiryolları kurulmuştur. Telgraf teknolojisinin gelişimi, iletişim ve ulaşımda şaşırtıcı bir devrime yol açmıştır. Atlı araba ile bir günde gidebileceğiniz mesafe yaklaşık 30 kilometre olmasına rağmen, trenle gidebileceğiniz mesafe, Birinci Dünya Savaşı öncesinde geçmişte yaklaşık 500 kilometreye, hatta 1000 kilometrenin üzerine çıkmıştır. Trenler, aynı zamanda ve belirli saatlerde düzenli olarak çalıştıkları için endüstriyel üretim için de çok önemlidir.
- yüzyılın sonlarında elektrik enerjisi ve petrolün ortaya çıkmasıyla yeni bir dalga ortaya çıkmaya başladı.
Sanayi üretimindeki olağanüstü büyüme, hammadde bulma ihtiyacının yanı sıra mamul ürünleri satabilecek pazar arayışlarını ve sömürgeciliği de beraberinde getirdi. 19. yüzyıl, sanayileşmiş ülkelerin GSMH’sinin, dünya çapında zengin ve fakir arasındaki uçurumu genişleten diğer ülkelere göre daha fazla arttığı bir dönemdi.
Ancak sanayi devrimi, tarım devriminden sonra insanlık tarihinin her yönünü değiştiren ikinci önemli devrimdir. Etkisi insan yaşamının her alanında hissedilmiştir. Kentleşme, sanayileşmenin getirdiği en önemli sosyal sonuçlardan biridir. İnsanlar tarım ekonomisini bırakıp şehirlere taşındı. İnsanlık tarihinde ilk kez yoksullar kentlerde yaşamaya başlamış, orta sınıfın yükselişiyle feodal sınıf sistemi ortadan kalkmıştır. Ailelerin ve feodal ailelerin akrabalık bağlarının yerini sıkışık kentsel mahallelerde yaşayan çekirdek ailelere bıraktı. Kavramlar ve işçi hareketleri ve sosyalist fikirlerBunlar, iş sömürüsünün aşırı kullanımı tarafından tetiklendi. Yoğun sanayileşme gibi ciddi zararlara yol açan akımlar, önemli bir sermaye talebine yol açmış ve günümüz bankacılık sistemi bu dönemde doğmuştur. İnsanların çevreye ciddi şekilde zarar vermeye başlaması da Sanayi Devrimi sırasındaydı, ancak çevre bilincinin gerçeğe dönüşmesi biraz zaman alıyor. Kadınların üretime katılımı, kadınların toplumdaki rollerinin önemini artırdı ve bu süre zarfında kadın hareketi de gelişti. Yaşam beklentisi önemli ölçüde arttıkça ve bu süre zarfında Londra, Paris ve New York gibi ilk metropoller doğduğundan, sanayileşmiş dünyada muazzam bir nüfus artışı görüldü. Aynı zamanda ilk resmi eğitimin uygulanmaya başladığı ve daha sonra insanların çoğunluğu tarafından benimsendiği yerdi.
Sanayi Devrimi ve etkilerinin günümüzde de devam ettiğine şüphe olmasa da, bir zamanlar sanayileşmiş ülkeler, endüstrilerinin postfordizm sayesinde emeğin daha ucuz olduğu ülkelere kaydırıldığı bir sanayisizleşme döneminden geçtiler. Bununla birlikte, şu anda etkisinin Sanayi Devrimi olarak daha büyük ve daha karmaşık olması beklenen bir dijital teknoloji çağından geçtiğimize dair bir inanç var. İnternetin yükselişi bu devrimde dönüm noktası olabilir ve insanlığın tamamen yeni bir toplumsal dönüşüme girmesini bekleyebiliriz.
Üçüncü Sanayi Devrimi
1980’lerde mikroçip teknolojisinin gelişmesiyle başladı. “Uydu çanak devrimi” olarak bilinir. Üçüncü sanayi devrimi, kapitalizmin kendini yeniden icat etmesine izin verdi. Telekomünikasyon endüstrisi ve elektronik temelli diğer endüstriler, bu endüstrinin amacı bu ağır yükü taşımak olduğundan, temel omurgayı oluşturur. Az sanayileşmiş ülkelerde ikinci sanayi devriminin temeli olan sanayi ve birinci dünya ülkelerinde çevreye daha az etki eden faaliyetler gerçekleştirmek ve üretimi azaltarak daha fazla kar elde etmek.
İkinci sanayi devriminde teknoloji transferi söz konusu değildi, 3. yüzyılda ise yüksek teknolojili ürünlerin satılması gereken temel kalemler nedeniyle gelişmekte olan ülkelere önemli teknoloji ve know-how transferi gerçekleşti. Örneğin bir Siemens şirketi Zimbabwe’ye dijital telefon santralleri pazarlamayı planladığında ve ülkenin elektrik sorunu, telefon kablosu üretimi vb. bir etken olacaktır. Ayrıca voltajı dalgalı olan ve telefon sistemi analog olan bir ülkede internete bağlanacak bilgisayar önermeniz de mümkün değil. Bu nedenle döviz işlemlerinde dışa açılma ve Türk parasının fiyatının ayarlanması, Turgut Özal ile ilişkilendirdiğimiz ve başlangıçta Thatcher’ın ve Reagan stratejilerinin uzantısı olan liberal ithalat-ihracat politikası ve nihayet küreselleşme veya küreselleşme olarak adlandırdığımız sürecin tamamı bu 3. devrimin bir sonucudur. Bill Gates’e göre bu devrim, tüm dünyadaki en zengin birey unvanını getirdi. Bize cep telefonları ve dijital TV yayınları yapan mini disk sistemleri, AMD’den geliştirilen mikroçiplerle çalışan bilgisayarlar, Intel, Microsoft veya Linux tartışmaları verdi.
Sanayi Devriminden Sonra Avrupa’da Neler Değişti?
Arka planda insan gücü miktarını azaltan sanayileşme, yeni toplumsal sorunlar yaratmış ve o noktaya kadar şehirler ve sanayi bölgeleri arayan insanları son derece zor ve yorucu bir temponun içine itmiştir. Gıda ihtiyacı olan ailelerin tüm üyeleriyle günde en az 18 saat çalışmak zorunda kalması nedeniyle ölüm sayısı arttı. Ayrıca, düzgün bir şekilde düzenlenmemiş işçi haklarının eksikliği, çalışan çocuklara en yıkıcı darbelerden birini vurdu.
Havalandırma koşullarının uygun olmadığı fabrikalarda Değirmen Ateşi olarak bilinen endüstriyel hastalık, yün tozu, pamuk vb. maddelerin neden olduğu tahribatla insanları öldürmüştür. Sonra tüberküloz bir salgına dönüştü ve insanların büyük bir kısmını yok etti.
Sanayileşmenin artmasıyla küçük toprak sahipleri ortadan kaybolmaya başlarken, bu durum devleşmek üzere olan işletmelerin diğer kıtalara hâkim olma zorunluluğunu doğurdu. Bunlar hammadde sağlar. Bu nedenle Batı Avrupa sanayi sayesinde büyürken sömürgecilik doruk noktasına ulaştı ve dünya ulusları arasında bir dengesizlik başladı. Sanayinin büyümesiyle Batı Avrupa’da, üreticiler, yöneticiler ve yöneticiler kalifiye işçiler ve endüstri tıp uzmanları, doktorlar, doktorlar ve yasal temsilciler.
Zengin ve fakir arasındaki büyüyen uçurum sonunda meyve verdi. Ücretlerini zamanında tahsil edemeyen vasıfsız işçiler ve işleri kesilen küçük esnaflar, Luddite İsyanı olarak bilinen olayı başlattılar.
İngiltere’de Luddite’yi saran korkuya ek olarak, Fransa’da işçilere yapılan zulüm, Kral Louis Philippe’i sürgüne gönderdi.
Bu arada, Karl Marx fikirlerini dünyaya iletmek için ayağa kalktı.
Gelir Eşitsizliğindeki Artış Devrim’den Kaynaklandı
Gelirde mutlak eşitlik ancak devletin geliri adil bir şekilde alıp dağıttığı ideal komünizmde görülür. Çünkü bu insanlık tarihi boyunca meydana gelmediği için toplum kadar toplum üyeleri arasında da sürekli bir gelir eşitsizliği olmuştur. Buna karşılık, sanayi devrimi öncesindeki küresel ekonomi söz konusu olduğunda, her toplum en az üç ila beş benzer gelir elde etti. Elbette toplumda bir gelir sınıfı ve dolayısıyla zenginler ve fakirler, serfler ve toprak sahipleri, yöneticiler ve tebaa açısından gelir eşitsizliği vardı. Ancak dünyanın farklı bölgelerindeki köklü tarım toplumları ile tüccar toplumları arasında gelir farklılıkları vardı, ancak bu ayrımlar endüstriyel teknoloji devriminden sonrasına kadar şiddetli bir şekilde ortaya çıkmadı.
Sanayi devriminin önce İngiltere’de, daha sonra Batı Avrupa’da patlak vermesi ve şaşırtıcı sayıda ürünün son derece düşük maliyetlerle üretilmeye başlanmasıyla birlikte gün geldi çattı. Bu, servet dengesinin dramatik bir şekilde düşmeye başladığı zamandı. Üstelik bu gidişat yıllar içinde daha da kötüleşti ve insanlık tarihi boyunca gelir eşitsizliği alanında en büyük eşitsizliğin yaşandığı bir dönemdeyiz.
Yorum Yok